YÜCE IZDIRAB (1)
Nehir’in yatağını o vadiden çevirmek
İsteyenler kolları sıvadı kazma,kürek…
-Döneklik olmaz mıydı o ellere el vermek…?-
Reva mı duru pınar boz bulanık akarken
Eli kolu bağlayıp seyretmek bir köşeden…?
Irmağın kıyısında nergis,leylak,menekşe
Deren çocuğun ruhu sonsuz menevişlerce
Yakamozlar seriyor suların üzerine…
Bu bir hikaye değil,bir efsane değil bu,
Bir gerçek ki,kolları kucaklıyor sonsuzu.
Firdevs Bahçeleri’nde gençlerin efendisi,
Başı nurdan ağıllı şehidlerin seyyidi,
Müzminleşmiş sisleri dağıtan seher yeli.
Evrendeki en seçkin Yıldız Ailesi’nin
En parlak başlarından,ki kaynar için için…
Hüzün meclislerini bedir yüzlü neyzeni,
Güneşler Güneşi’nin huzmesinin huzmesi,
Cündullah’ın adanmış,gözü pek fedaisi.
Ruhun tercümanı dil,gerçeği dalga dalga
Haykırdı zamanlara/mekanlara Beyza’da.
“Dilsiz şeytandır zalim sultana karşı susan”,
Bir kukladır,ipleri karanlıklardan sarkan,
Cahim gayyalarında gönüllü zakkum satan…
Zulmün ta kendisidir yaşamak zalimlerle,
Savunmak zamanıdır Hakk’ı mü’mincesine…
Uzak kalbler,kulaklar mühürlenmiş,duymazlar,
Ahu görmüş aç arslan misali saldırırlar,
Erguvan kapılardan sürü sürü akarlar…
Mertliğin,merhametin meltemi gezinirken,
Dalgalandı ihanet meddiyle kum derinden…
Ey Irmak,ver suyundan yüreği yanıklara,
Pervanelerden çılgın Işık’a vurgunlara,
Nedamet kırbaları dolsun lebaleb korla…
Izdırab kayaları doruk doruk durdular,
Zulmün saldırısına sıradağlar oldular…
Çıngıraklı adımlar,hıçkırıklar,klıç,kan,
Çakmak çakmak bakışlar,solumalar,toz duman…
Aşk’la aklın kavgası umulandan da yaman!
Kişnemeler,naralar,kükremeler,çığlıklar,
Daha olgunlaşmadan tırpanlanan başaklar…
Başı daim dumanlı Dağ’ın zirvelerinden
Kopan koca bir kaya,bir çığ düştü aniden ,
Çöktü bütün develer,oynadı yer yerinden…
Ta yüreğinden kopan bir sayhayla kainat
Sarsıldı,sızım sızım sızladı yaralı kalb
Bazen yalnız başına tek kişinin cihana
Kalkması gerekir bir “and” uğruna kıyama!
Bir “and” ki,imzalanmış kafur kokulu kanla.
Kılıç bazen sevilen yüreğe de çekilir,
İnsan iki ağzı da keskin hançer gibidir!
Zalim elinden bir tas bal içmeye yeğlenir,
Dostlar elinden ağu içmek onur bellenir.
Sadakatin ödülü yoksa ihanet midir?
Düştü dalından zorla koparılmışçasına
En Yüce İdeal’le tutuşmuş baş toprağa.
Ve düşer düşmez söndü kainatların bir an
Tekmil şavkları,sonra nice bin parıltıyla
Yandı Ruh’un,ruhların sevda alazlarından.
O meyveyi koparmak için uzanan eller
Zakkum bahçelerinden zambak mı derecekler:
Beşer’in oynadığı evrensel senaryonun
En trajik sahnesiyle boyut kazandı oyun.
Perdeleri kapanmak bilmiyor tiyatronun…
Süzülen her damla kan pınarlaştı,çağladı,
Süt ırmakları oldu yüzyılları kapladı…
Işıdı şule şule tutuşturdu ruhları,
Bengi-su,bengi-ışık doldurdu damarları,
Yürüdü ığıl ığıl yeşertti safranları…
Musa,İbrahim,İsa ve nihayet Son Elçi,,
Hakk’ın batıl’a soluk aldırmayan nefesi…
Rayihası havaya toz toz sinen güllerin
Yangın harmanlarına döndürdüğü sinlerden
Savruluyor solmayan rengi ölümsüzlerin…
Ölüm yenilmek demek değildir hiçbir zaman,
Hele Allah Yolu’nda cihat verirken iman.
Zafer nedir?Zorbaca ezmek midir zayıfı,
Hakk’tan yana olarak yenilgiyi tatmak mı,
Zaferler zaferinin tacıyla taçlanmak mı?
Göklerden emir verir en kudretli Karargah,
Göklerden emir alır gizli,açık Cündullah.
Zafer çelengi ile taçlanan baş taşındı
Kuşaklar kuşaklarca,zamanlar,mekanlarca…
Yeşerdi çim çim çöller,denizler tatlılaştı...
Hayat nedir?Yaşamak,yalnız yaşamak mıdır?
Bir İdeal uğruna onu harcamak mıdır?
Hakk yolunda ortaya konulan hayatlar da,
O Ad’ı andıkları zaman şahlanırlar da
Kurtulurlar düşmekten dipsiz anaforlara…
Kibrin,gururun.zulmün beynine şimşek gibi
İndirmek midir Aşk’ın ışık temrenlerini…?
Hayvanca tutsaklıktan,insanca özgürlüğe
Yükselmek için almak mıdır her şeyi göze…?
Yenilmek ne kelime Cündullah cephesinde…
İnsanlığın çürümüş,kangrenleşmiş ruhunu
Yeniden diriltecek Hüseyinler soluğu…
______________________________
(1): Kerbela olayı.
|