T A K D İ M

 

Bendeniz Ahmed Kanyılmaz,

Giritli Nimet Hanım ile

Çeşme’li pazarcı Sadullah Efendi’nin

Biricik oğulları…

Bir zamanlar

Üç kuşak bir arada yaşayan ailenin

Körpecik mutluluk kaynağı…

-Yaz,ey şair kalemin alaz alaz,

Bakarsın merak edenler çıkar

Gizemli –ama sade-kişiliğinle

İlgili bazı sırları…-

 

Savaş günlerine rastlayan bir yaz,

Sıcak bir temmuz günü

Şafak sökerken

Açmışız dünyaya gözlerimizi,

Çatısı geren kaplı,iki katlı

Şirin taş bağ evimizde…

-Başkaları sürüyor safasını

Ah şimdilerde…-

Genç çiftin ilk göz ağrısı

Deniz gözlü,buğday saçlı,

Akça,pakça bulut tenli

Bir erkek evlat nur topu gibi…

Dikenler,çalılıklar içinde

Açan beyaz güllerden

Bir gül,bir barış/sevgi gülü…

 

Ufukların,ekinlerin alazı

Tutuşturmuş kanımızı…

O gün,bu gündür yanar durur

Gizli bir ateş içimizde…

Hamurumuz yoğrulur

O dumansız ateşle…

 

Daha ilk günlerinden belli

Yumurcağın ne olacağı…

Akıllı mı akıllı,

Yaramaz mı yaramaz…

Ele avuca sığmaz

Bir ateş parçası…

 

Bolluk,bereket içinde geçmiş çocukluğumuz

Cömert ovanın aydınlık kucağında,

Şevkatli ananın güvenli kollarında…

Savaşın tedirginliğiyle sarsılır gibi olsa da

Bozulmamış huzurumuz,mutluluğumuz…

 

Bıyıklarımızın terlediği günlerde

Saf heyecanlarla ürpermiş

Mahzun yüreğimiz

Her yeniyetme gibi bizim de…

Talih yaman indirmiş

Acımasız sillesini ense kökümüze…

Şimşek bir kılıç gibi kesmiş

Kolumuzu,kanadımızı,

Allak-bullak etmiş

Duygularımızı,düşüncelerimizi,

Bu yüzden hızla gelişmiş

Hayat fidemiz,

Daha derinlere salmış köklerini…

Yedi iklim,yedi kuşağı

Sarmış dalı,budağı,meyvasıyla

 

Yıllar,yüzyıllar,”anlar” sel gibi akıp gitmiş…

Bazen biz aşmışız olayları,

Bazen olaylar aşmış bizi…

Yükselmiş yavaş yavaş ibremiz

-Hayat grafiğimiz…-…

Zaman yürütmüş hükmümü,şaşmamış

Başarılar başarısızlıkları,

Başarısızlıklar başarıları kovalamış…

Yolların en güzelinde

-Ama en çilelisinde…-

Bulmuşuz kendimizi…

 

Yılmamış,hayrete düşmüşüz sade

Dostların düşmanlığından,düşmanların dostluğundan(!)…

Onlar(ın) adına biz utanmışız

İnsanlığımızdan,kulluğumuzdan…

Küçüldükçe küçülmüş gözlerimizde,

Büyüdükçe büyümüş o yangın içimizde…

İnancımız,umutlarımız,acılarımız,

Sevilerimiz,hoşgörümüz,cesaretimizle birlikte…

 

Acının alev lifleriyle dokunmuş gönlümüz,

Azık torbamızdan eksik olmamış hüzün…

-Sayılıdır asude geçen günleri ömrümüzün…-

İçimiz kan ağlamış gülerken yüzümüz…

 

Ne bir anlayış görmüşüz,

Ne gerçek bir dostluk yakınlarımızdan,

Eşimizden,dostumuzdan(!)…

Ne gücenmiş,ne kırılmışız…

Onlar bize yabancılaşmış,

Biz onlara

Elde olmadan…

 

Günbegün artmış yalnızlığımız,

Ünümüz,kaygılarımız…

Ağırlaşmış da,ağırlaşmış

Gönül yükümüz…

Daha ilk gençlik çağlarımızda

Başlamış acımasız hayat savaşımız…

İnsanları tanımakta

Biraz(cık) geç kalmışız!

Birkaç ağır darbeden sonra

Gelmiş başımıza aklımız!

İsmimizin hakkını vermek uğruna

Olanca iyi niyetimiz,

Olanca çabamız,

Olanca inancımız,

Olanca sabrımız,

Olanca aşkımızla

Ömür boyu didinmiş durmuşuz

Yararlı bir şey koymak için ortaya,

Silinmez bir iz,

Bir hoş sada,

Sönmez bir ışık bırakmak tutkusuyla

Gelecek kuşaklara,çağlara…

 

Ah,bırakabildik mi acaba…?

 

Sevdanın dipsiz burgaçlarına düşmüşüz…

Bütün kirlerini yoğurup zamanların

Gönül potamızda,

Akıtmışız lav lav gözlerimizden…

Sinemizde al güller tomurlanmış,(goncalaşmış)

Gelen geçen koparmış

Sesimizi çıkarmamışız

Tek incinmesin diye kimseler dikenlerinden

Sürüklenmiş durmuşuz alev dalgalarında

Ufuksuz okyanusların,

Yelken basmışız

Korkusuzca o kıyılara…

 

Tiksinmişiz el-etek öpmekten,öpenlerden,

Gülüp geçmişiz kof alkışlara,koltuklara,

Koşmamışız-çok şükür-sahte ilahlar peşinden..

Duyan bilen varsa söylesin verdiğimizi ödün

İnancımızdan,onurumuzdan.özgürlüğümüzden…

 

-Ki O’na kullukla varmışız gerçek özgürlüğün

Anlatılmaz,ulaşılmaz hazzına…-

Sırf bu yüzden seve seve

Katlanmışız en yoğun acılara,kahırlara…

İtmişiz elimizin tersiyle

Kolaycılığı,eyyamcılığı,miskinleştiren konforu…

Ve yalancı albenisiyle

Sırnaşan sürgün-ölümlülük-yurdunu…

Her zaman göz bebeği Aşk olmuş ömrümüzün…

 

Aramışız,sormuşuz dilimizin döndüğü,

Elimizin yettiğince

Mazlumun hakkını zalimden…

 

Haykırırız,haykırmışız dobra dobra çekinmeden

Doğru bildiğimiz,doğru gördüğümüzü…

Baş eğmemiş,diz çökmemmişiz asla

Şanı yüce Sultan’dan gayrı bir güç önünde…

Varsa duyan,bilen söylesin öykünmeden,

Yan bakmış mıyız kimsenin namusuna,ırzına…

Metelik vermiş miyiz dünyanın hay-huyuna,

Gözümüz olmuş mu kimsenin malında,mülkünde,

Etlisinde,sütlüsünde…

Yok gizlimiz,saklımız,korkumuz kimseden

O’ndan başka

Böyle biline…

 

Hep sevgiden yana olmuşuz,

İnançtan,barıştan,kardeşlikten,adaletten,

İyilikten,hoşgörüden,özgürlükten…

Nemiz var,nemiz yok(sa) insana sunmuşuz

Hiç düşünmeden,yüksünmeden,

Çok gözyaşı dökmüşlüğümüz olmuştur

Gizli gizli hafakanlı gecelerde…

Dağlar,taşlar,ağaçlar,yıldızlar,

Kuşlar,okyanuslar,çağlayanlar,

Evrenler duymuştur

Kopan fırtınaları sinemizde …

 

Bu yüzden şair değil miyiz zaten!

 

O’na kayıtsız şartsız teslim olmuş,

Özgürlük sıradağlarının doruklarına otağ kurmuş

Gönlü kırık,başı dik,alnı ak,soylu bir şair…

Yüreği acıların lifleriyle dokunmuş,

Zamanları sevgiyle kucaklamış,

Aklı,fikri hep ufuklar,öteler ötesinde,

Alçakgönüllü,mahzun,onurlu ve hakir…