MUHİDDİN-İ ARABİ’YE
Senin çağından farksız,belki ondan da beter…
İnsan’ın ilahları altın,hazlar,idoller…
Ey aziz dost,ey bilge,Hakk’ın sevgili kulu,
Sonsuzluk,ölümsüzlük yolunun has okulu…
Ey özgür düşünceli,kabına sığmaz deha,
“Bekabillah” sırrıyla beli bükülen gezgin.
Ayrılık ateşinin tutuşturduğu hırka, (vaha)
Ey azatsız mecnunu Ölümsüz Sevgili’nin…
Ayakların altına alınacağı yerde
Başlara taç edilen bakırlar,tenekeler,
İncik-boncuk,kap-kacak,koltuk,ün,şan peşinde
Koşuşturan şebekler,tüketilen ömürler…
Müslümanlar perişan,darmadağın çaresiz,(öndersiz)
Lider diye ortaya çıkanlar,dalaşanlar
Ruh sakatı,günahkar,dar görüşlü,bilgisiz,
Sürüleri güdecek güçten yoksun çobanlar!
Düşünen yok,Allah’ın,Peygamber’in yüzüne
Bakacak halimizin olup olmadığını.
Büyük Toplanma Günü Sur’un müthiş sesine
Karşı durmanın asla mümkün olmadığını…
(…ya fazla zaman kalmadığını…)
Eller ayak,ayaklar el olduğu zamanlar
Daha bir acımaz mı,daha bir kararmaz mı
Mahzun,kırık yürekler,uzak,yakın ufuklar
Daha bir kıvranmaz mı,daha bir haykırmaz mı…?
Yalnız dünyadan değil,ukbadan da habersiz
-Asıl büyük felaket bu değil mi aslında?-
İnsanoğlu,umutsuz,idealsiz,hedefsiz,
Tutkularına tutsak,şaşkın yol ayrımında…
Tutkuların çıktığı yol karanlık,ufuksuz,
İnancın,özgürlüğün,aşkın sonsuz mutluluk…
Kullanılmayan akıl sığ,yüzeysel,boyutsuz,
Akılsızlığın sonu utanç,nedamet,yokluk…
Başka çıkış yolu yok sonsuzluk ülkesine,
Bin elle sarılalım insanlık ülküsüne,
Kapılmadan gözlerin aldatan büyüsüne…
|