B E N K İ M İ M …?
Serince bir ilkbahar ikindi saatleri…
Oturduğumuz,ılık deniz kıyısındaki
Balıkçı kahvesinde denizden gelenlerle,
“Sen kimsin?” diye sordu balıkçılardan biri
Beklenmedik bir anda Trakyalı şivesiyle.
Neşeli fıkralarla süslenen,hafifleyen
Koyu bir muhabbetin can alıcı yerinde.
O kadar cana yakın,şirin ve içtendi ki,
Sorunun ağırlığı altında ezilirken
Gülümsedim elimde olmadan belirsizce…!
-Soru bilinçli miydi,yoksa bilinçsiz miydi,
Bunu ben değil,onun bilmesi gerekirdi!-
Ben kimim?Bu soruyu kaç kez sordum kendime
Kim bilir,cevabını verebilseydim keşke!
Yalnız ben mi,azıcık düşünmesini bilen
Herkes kendi kendine sormuştur kuşkusuz ki!
Var mı tanıyabilen kendisini gerçekten
Gelmişi geçmişiyle,afakı,enfüsüyle…?
Lodosun solukları ürpertirken suları,
Zar,zor yanaşıyordu dev gemi iskeleye.
Martıların yüreği dağlayan çığlıkları
Mevsimsiz kuşaklardan,iklimsiz mevsimlere
Taşıyordu yosunlu,tuzlu kanatlarıyla
Ruhu burgaçlandıran,yakan,esrikleştiren
Sırlar üstü sırları,ölümsüz anıları…
Otantik bir mekanın gizemli havasında
Parmak ısırtıyordu hayat deneyimleri.
Ulusal ve evrensel olaylara bilgece,
Olgunlukla, çok yönlü,doğru yaklaşımları,
Çözüm getirmeleri,analiz etmeleri
O kadar şaşırtıcı,öyle yerindeydi ki!
Sonsuzluğun kokusu,rengi sinmiş gibiydi
Yorgun bedenlerine,dalgırlı gözlerine.
Onları hayranlıkla,şaşkınlıkla dinlerken
Doğrusu hayıflandım aydın geçinenlere,
Halka tepeden bakan,küçümseyen,hor gören
Çok bilmiş,aklı evvel,centilmen entellere…!
Ah,burada olsaydı onlardan birisi de,
Akıl yürütmek nasıl olurmuş bir görseydi!
Ama ne yapar,yapar bulurdu bir bahane
Gösterebilmek için üstün,haklı kendini!
Hoşsohbet ev sahibi çayları tazeledi…
Onlar sürdürürlerken ateşli söyleşiyi,
Arıyordum sorunun uygun bir cevabını,
Hissederek içimde vuslatın sancısını.
Balıkçıdan bin bir kat meraktaydım.Ben kim(d)im…?
Ne suya,ne sabuna,ne etliye sütlüye
Okunmak istemeyen,dokunmayan biri mi?
Bir tatil beldesinde sönük bir ömür süren
Bir yalnız adam mı,bir ozan mı,bir derviş mi?
İçinde fırtınalar,yangınlar hiç dinmeyen,
İnançları uğrunda göz kırpmadan can veren,
İnancı,aşkı,sabrı dünyalara sığmayan
Bir özgürlük,inanç,aşk,fikir,gönül eri mi?
Aklıyla duyguları arasında dinmeyen
Burgaçların içinde bir görünen,bir yiten
-Mağrur aklın yerine duyguları yeğleyen…-
Olağanüstü yoğun duygular,düşünceler
Labirentinden çıkmak isteyen,çıkamayan,
Herkesin yaptığını değil,yapmadığını
Denemeye kalkan bir çılgın mı,şarlatan mı,
Ruhunun evrenleri saran çığlıklarını
Zaman zaman içinin içinde duyabilen,
Ufuklar ötesin(d)e gerilen laser ipi
Göğüslemek isteyen yorgun bir savaşçı mı…?
Ne bileyim ben işte,söylemez midim bilsem…!
Bizim gafilistanlı,nasipsiz bakar körler,
-Görmek istemeyenler kuşkusuz göremezler…-
Bu garibi görseler ne olur,görmeseler!
Onların gördükleri yüzey şekilleridir,
Tek bakış açıları aşağı mahalledir…
Gün kavuşana değin sürdü sohbet coşkuyla,
Ufuklar tutuşurken ilahi yangınlarla
Dağıldık isteksizce yarı esrik başlarla.
Açık sulardan gelen beyaz uğultularla
Dövülürken kıyılar hicran dalgalarıyla…
-Gemicilerin evi usul usul sallanan
Ilık tekneleriydi tatlı çalkantılarla…-
Gün son kez kavuşana dek çok cevap arayan
Olacaktır soruya,bir bilen(bulan) olmasa da
Sormak daha yerinde bir şeydir sormamaktan…