ANASAYFA

 

ALEGORİK ŞİİRLER

 

K İ M B İ L İ R?

 

Çok bilmiş ukalalar,çiğ malumatfuruşlar,

Allameler,bilgeler,bilgiçler,gevezeler

Hiç soruyor musunuz,düşünüyor musunuz,

Aklediyor musunuz,sorguluyor musunuz,

Bir dal filiz sürerken,bir fide kök salarken

Kim bilir kaç galaksi ölüyor,diriliyor?

Bir gül sonsuz goncalar açarken,kaç krizantem

Soluyor,kaç çam,çınar,baobab devriliyor?

Kim bilir kaç göz akkor gözyaşları dökerken,

Örselenen kaç yürek yanarken,kavrulurken

Acıyla,kim çığlıklı kahkahalar atıyor?

Kim bilir kaç ağız bir yudum suya hasretken,

Kaç kişi can veriyor aşırı beslenmekten?

Kim bilir kaç gariban sokaklarda yatarken,

Kimler kaşanelerin sefasını sürüyor?

Kim bilir kaç ocağın bacaları sönerken,

Megaloman cüceler,benciller,müstekbirler

Havuç burunlarından tek kıl aldırmayanlar,

Keseleri şişkince,bol unvanlı ünlüler(!)

Kas,kas kasılıyorlar,gerinip,esniyorlar?

Bir adım atamadan,gözümüzü kırpmadan

Kaç dokumuz,hücremiz ölüyor,diriliyor?

İnsan’ın dertleriyle dertlenen odalarda,

Hastane,cezaevi,asker koğuşlarında

Kim bilir nasıl uzar,bitmek bilmez geceler?

Bir kuş havalanırken,bir bebek doğuyorken,

Kim bilir kaç gezegen,yıldız yörüngesinden

Çıkıyor,buz dağları için,için eriyor,

Kim bilir kaç yanardağ püskürüyor aniden?

Kaç lokma takılıyor kim bilir yutkunurken,

Şomine karşısında viski yudumluyorken?

Kıyısız okyanuslar,frekanssız haykırışlar

Uğultulu medlerle ufukları zorlarken,

Kim bilir kaç dev tekne alabora oluyor,

Temeller sarsılıyor,sütunlar çatırdıyor,

Meydanları dolduran ruhsuz kalabalıklar

Kuyularını bomboş elleriyle kazıyor?

Kim bilir kaç karanlık vicdan kuduruyorken,

Son Saat onları o haldeyken yakalıyor?

Bağrımdan nice beyaz güvercin püskürürken,

Km bilir kaç kel kartal yılanla sarmaşıyor?

Şu dünyada kim bilir yaşadığını sanan,

Kendini ulaşılmaz,üstün akıllı gören

Rabbinden,kendisinden habersiz,düşünmeyen

Kaç diri(!) var bin beter hali kadavralardan?

***

23-26 Recep 1442//07-10 Mart 2021

 

GÜL KASİDESİ

 

Gül yüzlü,gül yürekli bir çocuk,elinde gül

Firdevs’ten mi derilmiş öylesine canlı gül.

*

Eşeliyor toprağı minik avuçlarıyla,

Daha bir ürperiyor toprakla buluşan gül.

*

Çocuğun gözyaşları işliyor iliğine,

İçiyor kana,kana kor gözyaşlarını gül.

*

İçin,için yanarken,çocuğun korku dolu

Bakışları önünde birden tutuşuyor gül.

*

Gözyaşı ırmağının kıyısından geçenler,

Dona kalmışken sonsuz goncalar açıyor gül.

*

Alevler gürleştikçe çığlıklar yükseliyor

Öteler ötesinden,afakı sarıyor gül.

*

Zamansız mekanlarda,mekansız zamanlarda

Murada eriyorlar bülbüller,çocuk ve gül…

***

11-12 C.Evvel 1442//26-27 Aralık 2020

 

 

TİYATRO VE OYUNCULAR

 

Yeryüzü bir tiyatro,senaristler yazıyor

Her türlü senaryoyu,oyuncular oynuyor!

Salon hıncahınç dolmuş,perdeler açılıyor…

Kuliste birbirinden pek farkları olmayan

Oyuncular sahnede bir,bir boy gösteriyor,

Verilen rollerini ustalıkla oynuyor!

Seyirciler ilk andan itibaren başlayan

Merakla,heyecanla onları seyrediyor!

Kimisi alkışlıyor,kimisi düşünüyor,

Kimisi uyukluyor,kimi sohbet ediyor,

Kimi nohut,çekirdek,fındık,fıstık,leblebi

Bazısı patlamamış darı tıkırdatıyor!

Adap,erkan bilmeden,bir kural tanımadan

Kimi elinde kalem bir şeyler karalıyor…

Kimi kıs,kıs gülüyor,kimisi somurtuyor,

Kimisi esniyordu,kimi kaşınıyordu!

Perdeler indiğinde alkış tufanı koptu!

Bu alkışlar acaba ne anlam taşıyordu?

Oyun hiç beklenmedik bir şekilde bitiyor,

Şaşkınlık,merak,neşe öfkeye dönüyordu!

Birkaç kişi dışında herkes yanılıyordu!

Bir köşede bir çocuk yüzü avuçlarında

Saçları darmadağın gözyaşı döküyordu!

Bu hengame içinde onu gören yok muydu?

Boşalan koltukların rengi,kokusu,şekli

Değişiyor,bir başka hale bürünüyordu!

Kulisi hiç sormayın,aynı şey onların da

-Büyük oyuncuların(!) başına geliyordu!

***

27-28 R.Ahir 1442//13-14 Aralık 2020

 

 

E R K E K (*)

 

Yağmur ormanlarını,stepleri,savanları,

Dipsiz okyanusları,ufuksuz sahraları

Alt,üst eden tropikal kasırganın ardından

Pusularından usul,usul temkinle çıkan

Arslanlar,parslar,kurtlar,akbabalar,sırtlanlar,

Boğalar,antiloplar,ayılar,piranalar,

Avlarının izini sürerlerken bir yandan,

Onları da avlamak için tuzaklar kuran

İnsafsız avcıların varlığı öte yandan

Kendilerinin kara,kara düşüncelere

Dalmalarına neden oluyor zaman,zaman!

(Olmayacak şey değil vaz geçmek avlanmaktan!) (...avlarından!)

Dolunay’ın sularda yarattığı medlerle

Falezlerin ısrarla dövüldüğü demlerde,

Nereden geldikleri,nereden çıktıkları

Belli olmayan atlar sonsuz kişnemelerle

Koşuyor,yol arıyor lotus bahçelerine...

Menevişli gözlerden süzülen can yaşları

Dindiriyor ruhları kavuran acıları,

Söndürüyor canları kül eden yangınları,

Diriltiyor solmaya yüz tutmuş goncaları...

***

28-29 Zilkade 1441//19-20 Temmuz 2020

________________________________________________________

(*): Alegorik bir anlatım(dil)denenmiştir.

 

 

K A D I N (*)

 

Mevsimler üstü şebnem sağnakları ardından

Oluşan sonsuz renkli gökkuşağı altından

Sonsuz tay,sonsuz ahu geçiyor çığlıklarla...

Alev bahçelerinde(n) kanatları tutuşan

Bülbüller,kelebekler,pervaneler,serçeler,

Güvercinler,kartallar,albatroslar,kumrular

Kanat çırpıyor hüzün,umut ufuklarına...

Aşkın kirpiklerinden ığıl,ığıl damlayan

Akkor gözyaşlarıyla tutuşuyor ufuklar,(...ırmaklar,)

Sonsuz Venüs doğuyor hicran ufuklarından,

Vuslat ufuklarını kuşatıyor kuşatan!

Novalar ürperiyor frekanssız çığlıklardan...

Uğultulu medlerle ufuksuz okyanuslar

Taşıyor dalga,dalga dipsiz yataklarından.

Geri dönüyor uzak kalanlar yurtlarından...

Lotus bahçelerinde bin telaş,bin heyecan,

Sonsuz gonca açıyor gülşenlerde zakkumlar!

Canan’ın nazarıyla açılan kapılardan

Ölmezliğe koşuyor ölümlüler,tutsaklar! (Özgürlüğe...)

***

27-28 Zilhicce 1441//18-19 Temmuz 2020

______________________________________________________

(*): Alegorik bir anlatım(üslup) denenmiştir.

 

 

K A T L İ A M (*)

 

Kin,intikam,yok etme duyguları insanda

Affedilmesi mümkün olmayan davranışlar,

Tutumlar biçiminde çıkabilir ortaya!

“LA İLAHE İLLALLAH!” candan uzaklaşınca,

İnsanın evreninde söner bütün ışıklar!

Artık göz,gözü görmez,dengeler alt/üst olur!

Matlık mantıksızlığa kanarsa zulüm doğar!

(Mantıksızlık mantığı yutarsa zulüm olur!)

10-11 Recep 1440//17-18 Mart 2019

________________________________________

(*)Akrostiş

 

SU/ÇİY DAMLASI

Bir su damlası düştü,takıldı kirpiğime,

Ne olup bittiğini anlamadım ilk anda.

Sarsıldım,sendeledin özgül ağırlığıyla.

Ilık damlayı aldım avucuma usulca,

Nereden geldiğini sordum saf bir merakla.

Ürpertici sesiyle;”Eğer gönül gözüyle

Bakabilirsen bana anlarsın!”derken birden

Başım döndü ışıyan kristal bakışlarıyla.

Islandım ani inen kor sağanaklarıyla,

Kendimi buluverdim bir çavlanın altında,

Saçlarım alev,alev tutuşmaz mı o anda!

Uçtum albatroslarla yağmur ormanlarında,

Uçurtmalar uçurduk bulut çayırlarında

Gözlerinden gayzerler püsküren çocuklarla.

Yelken açtım ufuksuz lav okyanuslarına,

Su içtim o ırmaktan yaralı ceylanlarla...

O dağın doruğundan koşturdum haykırarak,(...çıldırarak,)

Kaldığım çığ altından kurtuldum ağlayarak!

Buzullarla dertleştim yüreğim kavrularak...

Bir damla suya muhtaç çocuklara,kuşlara

Su taşıdım nilüfer,lale yapraklarıyla,

Gül yaprağına konmuş çiylerin yardımıyla,

Güvercinler,kuzgunlar,fareler,kartallarla,

Kelebekler,şahinler,ateşböcekleriyle...

Emek için dökülen bir damla tere değer

Biçmek kolay değildir,yetersizdir ölçüler!

Yeraltı ırmakları çağıl,çağıl akarken,

Tsunamiler,sellerde sörf yaptım yüreğimle!

(Kaç damladan oluşur bir tsunami acaba?)

Bardağı,okyanusu bir damladır taşıran,

Bir damlanın seliyle çölleşebilir evren!

Evrene büyük gelir bir çiy damlası bile! (...bazen.)

(Evren(ler) sığabilir bir çiy damlacığına!)

Olağanüstü yaşam su altı çöllerinde,

Gizem üstü gizemler mecran vadilerinde!(...resiflerinde.)

Gönül topraklarının debisiz pınarından

Kandı nice dinozor gözyaşı ırmağımdan.

Damla,damla damlarken kuvars sıradağlara,

Darmadağın oldular galaksiler bir anda!

Su mudur akan her an duşlardan,musluklardan?

Sonsuz alev gül derdim sahra bahçelerinden

Ki suyu geliyordu hicran platolarından!(...pınarlarından.)

İnci,mercan devşirdim taşan kör kuyulardan,

Firdevs nehirlerinin uğultusu ruhumda,(...başımda)

Sakar gayyalarının homurtusu bağrımda,

Divitimi gözyaşı gayyasına banarak,

Nice şiirler yazdım yüzümü karartarak,

Ellerimi yakarak,adımı unutarak!

Bir damla sudur hayat damla,damla içilen,

Sonsuz damlaya döner son yudum içilirken!(son nefes verilirken

Göç yollarında yüzgeç oldum balinalara,

Alevden sonsuz kanat kanatsız martılara...

Bir damla gözyaşıyla söndürülen kraterden

Sonsuz goncalar açan sonsuz gül püskürürken,

Solmaz çiçekler derdim buzul yamaçlarından!

Ölür,ölür dirilir bengisu çeşmesinden

Bir yudum bile içen,tatlıdır bengisudan

Sevgili’nin elinden içilirse baldıran!

Özsu ilerledikçe yapraklardan köklere,

Dallar,budaklar dolar,donanır serçelerle,

Güveler,farelerle,yıldızlar,akreplerle!

Suya attığım taşın iç,içe çemberlerle

Çıkardığı frekanssız,ürpertici seslerle

Kıyıları sel bastı uğultusuz medlerle!

Bir damla su nice bin hayat başlatabilir,

Damlası nice ömrü sona erdirebilir!

Kaç damla su taşırlar,kaç damla boşaltırlar

Başımız üzerinde-gökyüzü çöllerinde-

Dolaşan,koşuşturan su arayan bulutlar!(...susuz kalan...)

Bu telaş arasında damla geldi aklıma,

Dönüp baktım uçmuştu,bomboş avuçlarımla

Öylece kalakaldım ortada bir başıma

Damlanın son düştüğü gülün yanı başında...

(Gülün dikeni batmaz çiylerle koklaşınca!)

Yağmur mudur,çiy midir kirpiklerden damlayan,

Gül müdür,diken midir yürekleri kanatan?

Neden sonra fark ettim içimdeymiş,içimde...(Birdenbire...)

Ruhumda sonsuz pınar patladı o coşkuyla...

Aktık,aktık çağladık sonsuz nehir halinde

Ufukları zorlayan zaman ovalarında...

Ufuksuz ummanlardan yükseldik bulutlara...

24-28 R.Ahir 1440//31 Aralık-2018-04 Ocak 2019

________________________________________________________

(*):Şiirde alegorik bir dil kullanılmıştır.

 

A L E G O R İ

 

Güneşli,kapkaranlık,bembeyaz bir yaz günü

Kartopu oynuyorlar mor sakallı çocuklar

Kardan adamlarla,serçeler,kumrularla

Yıldız sağanakları altında...

Paltolarını,kukuletalarını veriyorlar

Üşüyen kardan adamlara...

İniyor öbek,öbek güvercinler,

Yürekleri dağlayan çılgın kahkahalarla,

Bakışlarında kuş olamamanın hüznü!

Gün kavuşurken doğu ufuklarında,

Birden ağlamaya başlıyor kardan adamlar!

Lav ırmaklarına atılıyor çılgınca

Aniden ortaya çıkan yunuslar!

Kel kartallar,kuzgunlar,yarasalar,domuzlar

Kanlı gagalarında kuru zeytin dalları,

Boğum,boğum mutluluk çığlıkları,alevler,dumanlar yükselen

Modern,görkemli kentlerin üzerine inerken,

Kırkayaklar,köstebekler,örümcekler,akrepler

Yürüyor dolunayın kılcal damarların(d)a...

Çelik kanatlı kocaman kuşlar

Alev güller serpiyor başlarımıza!

Koltukları tenekeden yuvarlak altın masalarda

Ahkam kesiyor dört köşe kafa(lı)lar!

Zifiri salonlarda kurulan mükellef sofralarda

Ağırlanıyor bin bir yüzlü konuklar!

Menüde gözyaşı,kan,irin salatası var,

Lime,lime doğranmış kavrulmuş yürek.ciğer...

İpleri gorillerin ellerinde şebekler,

Rollerini pek iyi ezberleyememişler!

Birden frekanssız bir sayha yankılanıyor her yanda...

Alt üst oluyor karalar,denizler,yerler,gökler...

Birbirine giriyor doğ(r)ular,batıl(l)ar,gurublar,şafaklar...

İçin,için yanıyor buzullar,sıradağlar,sahralar...

Apış aralarına almışlar kuyruklarını

Farelerin,tavşanların saldırılarından kaçıyor arslanlar!

Sonsuz alev kanatlı albatroslar

Fethe çıkmış girilmez sanılan mağaraları!

Kör kuyular taşıyor,dinmiyor gözyaşları...

Sarmaş dolaş oluyor galaksilerle okyanuslar!

Çiçeğe duruyor çınarlar,çamlar,kaktüsler,

Kar sağanaklarıyla ürperiyor aysbergler!

Çıldırıyor annelerine kavuşan bebekler,

Diz çöküyor mazlumların önünde zalimler,

Kesişiyor mahzun yüreklerde koordinatlar üstü koordinatlar...

Ve eriyor sonsuzluklar içinde sonsuzluklar!

***

4-6 R.AHİR 1440//11-13 ARALIK 2018